şöyle dursun

şöyle dursun
bir işin gerçekleşmekten çok uzak bulunduğunu, ona bağlı daha kolay, daha basit bir şeyin bile gerçekleşmediğini anlatan bir söz

Uyumak şöyle dursun, biraz dinlenmek bile mümkün olmadı.


Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • şöyle — zf. 1) Şunun gibi, şuna benzer biçimde O zamanlar, şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor. E. E. Talu 2) Şu yolda, şu biçimde, aşağı yukarı Kendisi lisedeki ilk zamanlarını şöyle anlatmıştı. F. R. Atay… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • burjuvaca — sf. 1) Burjuva gibi, burjuvaya yakışan Buncağızlar bu fırsattan faydalanmak şöyle dursun, küçük hesaplar, burjuvaca kaygılarla onu heba etmişler. H. Taner 2) zf. Burjuvaya yakışan biçimde …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • maç — is., İng. match Karşılaşma Paris te maça gitmek şöyle dursun, stadyumların yerini bile öğrenmek aklımdan geçmedi. B. R. Eyuboğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller maç satmak maç yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üzülmek — nsz 1) Üzme işine konu olmak Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi. R. N. Güntekin 2) Üzüntü duymak, kaygılanmak Bu apartmandan başka yere gideceksiniz diye üzülüyorum. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zırdeli — sf. Aşırı deli, çılgın Çocukları idare etmek şöyle dursun, kendisi onlardan besbeter bir zırdeli idi. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boncuk gibi — küçücük (göz) Havadaki heyecana kapılmak şöyle dursun hatta uykusu gelmiş, gözleri boncuk gibi küçülmüş. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mahcup kalmak — utanmış olmak Bu tekdir karşısında mahcup kalmak şöyle dursun, geniş geniş güldü. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kuş vardır eti yenir, kuş vardır et yedirilir — öyle kişiler vardır ki acımadan en ağır işte kullanılır, öyle kişiler de vardır ki iş gördürmek şöyle dursun onlara hizmet edilir …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el koymak — 1) bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek 2) yetkili organ bir malı veya bir kuruluşu kendi buyruğuna almak Bizi işimizde gücümüzde serbest bırakmak şöyle dursun, çoluk çocuğumuzun nafakasına el koymaya kalkıştılar... Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”