zayıf

zayıf
sf., Ar. żaˁīf
1) Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)

Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım.

- S. M. Alus
2) Görevini yapacak yeterli gücü olmayan

Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf.

3) mec. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan

Zayıf bir yapı.

4) mec. Önemli, güvenilir olmayan

Zayıf bir bilgi.

5) mec. Çok az

Zayıf bir ihtimal.

6) Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan

Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık.

7) is. Başarısızlığı gösteren not
8) mec. Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz

Zayıf bir öğretmen.

9) mec. Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan

Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu.

- A. Gündüz
Birleşik Sözler
Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно сделать НИР?

Look at other dictionaries:

  • zayıf nahif — sf. Çok zayıf …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zayıf düşmek — 1) zayıflamak Güya bu sene biraz zayıf düşmüşüm. R. N. Güntekin 2) mec. güçsüzleşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zayıf düşürmek — güçsüz duruma getirmek Muhalefeti hep zayıf düşüren, muhalefeti hep hedefinden uzaklaştıran kusur, ondaki bu sonsuz kanma ve aldanma huyudur. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zayıf yerinden yakalamak — güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durumda bırakmak Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zayıf sesli — sf. Sesi pek duyulmayan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sinirleri zayıf — sf. Kolayca, çabuk heyecanlanan veya sinirlenen …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıştan zayıf düşmek — borçlu olan her istediğini alamayan kişi …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • AKZEM — Zayıf …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • HASIF — Zayıf …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NEHİF — Zayıf …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”