fevkalade

fevkalade
sf., Ar. fevḳ + ˁāde
1) Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik

Çok güzel bir kadın, kumral, orta boylu ama çok mütenasip, fevkalade endamlı.

- R. H. Karay
2) Aşırı, çok fazla

Eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş.

- H. Taner
3) ünl. "Çok iyi, çok üstün, çok güzel" anlamlarında beğeni ifade eden bir söz

Yemek nasıldı?- Fevkalade!

Birleşik Sözler

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • fevkalâde — (A.) [ ﻩدﺎﻌﻝا قﻮﻓ ] olağanüstü, olağan dışı, alışılmışın ötesinde …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • FEVKALÂDE — Âdetin fevkinde. Ayrıca, hususi surette. Bilinenlerin üstünde. Müstesna ve yüksek bir surette …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • fevkalade hâl — is., li, esk. Olağanüstü hâl …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HAVARIK-I ÂDE — Fevkalâde olaylar, hârika hâdiseler …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • HÂRİKULÂDE — Fevkalâde, âdetin hâricinde bulunan şey, eser. Görülmedik derecede. Son derece kıymet ve ehemmiyeti hâiz olan şey …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • olağanüstü — sf. 1) Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor. H. E. Adıvar 2) Beklenmedik bir zamanda yapılan, önceden tasarlanmamış olan, fevkalade İlk önemli dedikodu, olağanüstü… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalmak — i, e, ar 1) Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. F. R. Atay 2) Vurarak veya sürterek ses çıkartmak Bir yandan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eski — sf. 1) Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden? N. Ataç 2) Önceki, sabık Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fevk — is., esk., Ar. fevḳ 1) Üst Yüz kartalın kanadından daha kuvvetli kanatlarla bulutların fevkine çıktık. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Yukarı Birleşik Sözler fevkalade fevkalbeşer …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”